16 Haziran 2017 Cuma

BİİRLİK ZAMANI



بِسْمِ اللَّهِ الرَّ
حْمَنِ الرَّحِيم

                                      وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
     


BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

BİRLİK ZAMANI

Hamd; alemleri yaratan, yaşatan, koruyan, rızıklandıran Allah(cc)’a ve Selam; onun son peygamberi ve alemlere rahmet olarak gönderdiği habibi resulu MUHAMMED (sav)’e ve tüm peygamberlerine ve onların al ve ashabına ve Allah(cc)’ın tek ilah olduğuna ve Hz MUHAMMED(sav)’ in onun kulu ve son peygamberi olduğuna inanların üzerine olsun.

Tefrika: Ayrılık, bozuşma, ara açılması, nifak birlik ve beraberliğin bozulması. Birlik ve beraberliği sağlayan unsurların ortadan kaldırılması. Tabii olarak da nifak ve düşmanlıkların artma, ardından da bölünmenin başlaması. Tarihin yazılmasının sebeplerinden en önemlisi ondan ders almaktır. Tarihi bilmez ve ders alamazsa, o milletin birliğinin bozulması daha kolay olur. Onun için büyüklerimiz tarihinden ibret almayı ancak geçmişe takılıp kalmamayı tavsiye etmişlerdir. Geçmişe takılırsak geleceğimizi inşa edemeyiz.

Yaşadığımız asırda başımıza gelenlerin sebebi birliğimizi ve berberliğimizi kaybettiğimiz içindir. Önce mezheplere bölündük; yetmedi cemaatlere, o da yetmedi ırklara bölündük; her ırk kendine bir din ihdas etti. Böylece ne birlik kaldı ne de beraberlik. Sebebi ise Yüce peygamberimizin sünnetlerini terk edip, cahil zümrelerin ardına düşmemizdir. Hadis-i şeriflerde bize açıkça bildirilmiş olduğu halde ayrılığa düştük. Bir olan Allah(cc)’a, aynı kitaba, aynı Peygambere inanıyoruz, aynı kıbleye yan yana omuz omuza duruyoruz ama sıra birbirimizi desteklemeye gelince neden dinimizle alay edenlerin safındayız hiç düşünmez misiniz?
Nedeni gayet açık. Ekonomik çıkarlarımız, partimizin cemaatimizin tarikatımızın derneklerimizin çıkarları. Halbuki kuran’ın ayetiyle Resulullah (sav)’ın hadisiyle biz müminler kardeş ilan edilmişiz. O halde neden kardeşlerimizi değil de başkalarını destekliyoruz ?

Tarihe bakarsak insanların birlik ve beraberlik içinde yaşadıkları dönemlerde mutlu ve huzurlu olarak yaşadıklarını, birliklerinin bozulduğunda da en acımasız savaşlara maruz kaldıklarını görürüz. İnsanları birlik ve beraberlik içinde tutan ve yaşatan ana unsurlar vardır ki bunlar olmazsa birlikten ve beraberlikten eser kalmaz. Bu unsurlar birlik ve beraberliğin olmazsa olmaz unsurlarıdır.

Tarih boyunca olan büyük savaşların geçmişte de günümüzde de dört ana sebebi vardır. Birinci ve en önemli sebep Din, ikincisi ekonomi, üçüncüsü vatan, dördüncüsü dil ve bayraktır. Fakat savaşa gönderilenlerin temel birliğindeki ana unsur ise dindir. Hiçbir insanın bu unsurlardan birkaçı olmadan savaşa ikna edemezsiniz.. Mutlaka din merkezli bahaneleriniz olursa o zaman değişir. İşte bugün batının demokrasi götürme adı altında yaptığı DİN savaşıdır. Günümüzde herkes in kendinden de saklamaya çalıştığı ana unsur dinler savaşıdır.

Milletlerin inanç birliği o kadar önemlidir ki hiç bir millet kendi inancında olmayan sembolü bayrak yapmaz. Örnek Müslümanların bayrağında hilal, Hıristiyanların bayrağında haç, Yahudilerin bayrağında yıldız vardır. Hiç biri birinin bayrağını kabul etmez. Vatanına dikmez.

O halde birlik ve beraberliğin ana unsuru din ve bayraktır, ırktır, dildir. Üçüncü unsur, bu değerlerin yaşanacağı coğrafya yani vatandır ki Vatan olmazsa bu unsurlar yaşamaz yaşatılmaz. Bu unsurların toplamına hürriyet ve bağımsızlık denir. Hürriyeti olmayanın hiçbir şeyi olmaz. HÜRRİYETİ OLMAYANIN DİNİ OLMAZ.

Milletler her zaman bu unsurlar için savaşırlar. Onun için bir milleti yıkmak, asimile etmek için en önemli şart dini yok etmek, dini değerleri değiştirmektir. Dini değiştirmek için o dinin mensuplarını, inanç ayrılıklarına düşürmektir. Bu başarılırsa o milletin artık birliği dağılmış olur. Sonunu ancak Allah(cc) bilir.

Yüce Mevlamız bu tehlikeye karşı insanları uyarıyor.

‘’Dinlerini parça parça edip gruplara ayıranlar var ya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi yalnız Allah (cc)’a kalmıştır. Sonra Allah(cc) onlara yaptıklarını bildirecektir.’’
Enam Suresi/159


‘’Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın .Bunlardan ) her fırka , kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.’’
Rum Suresi/32

Dinlerini parçalayanların insanlara zararlı olduğunu ve bundan dolayı cezaya çarpılacaklarını da çok açıkça bizlere bildiriyor, ikaz ediyor, tavsiye ediyor ve uyarıyor.

Buyuruyor ki; ‘’Hep birlikte Allah(cc) ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah(cc)’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de, O gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kişiler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah(cc) size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.’’
Ali-İmran Suresi/103


Ayrılığa neden düşüyoruz? Birinci sebep dinimizi bilmiyoruz! Emirlerini bilmiyoruz! Çünkü batı üç yüz yıldır bizi dinimizden uzaklaştırdı. Nasıl yaptı bilmiyorsanız doğrusunu öğrenin. Ama yaşanan hayata bakarak öğrenin. İki sihirli kelimeyle bizi parçaladılar "demokrasi ve laiklik.’’

Demokrasi; özgürlük (azınlığın çoğunluğa tabi olması), laiklik ise din ile devlet işlerinin ayrı olması. Özgür olacaksınız denince dinimizi bıraktık özgürlüğü tercih ettik. O zaman dinimizle yasalar arsında bocaladık. Tam da batının istediği gibi olduk. İçimizdeki gizli adamlarıyla hemen din gayreti çığırtkanlığı, propagandasını başlattılar. Biz de din gayretiyle dinimizi kurtarma telaşına düştük. Demokrasinin özgürlüğüne sarıldık. Asıl işte o zaman tuzağa düştük. Neden derseniz partileşmeye başladık. Zaten yıllarca yapılan çabalarla ayrılmış olan din adamlarımızın her biri bir partiyi tuttu; biz de peşlerinden koştuk. Geçen zaman içerisinde biz birbirimize karşı savaşa başladık ve devletlerimizi yıktık, perişan ettik ama yine ders alamadık. Nedeni ise artık elimizde İslam adına sadece namazımız kaldı.
İslam’ın tüm değerlerini tüm hükümlerini partimizin ya da cemaatimizin liderinin sözünde gördük. Maalesef işte laik, demokratik, bölünmüş, parçalanmış ve dağılmış bir ümmet haline geldik.

ABDULLAH İBN-İ AMR radiyallahu anhuma dan rivayete göre:
Nebi(sav)in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: Allah(cc)u Teala ilmi size ihsan buyurduktan sonra hafızanızdan söküp almaz. Lakin cemiyetin ilim adamlarını ilimleriyle beraber cemiyet içinden alır. Artık kara cahil bir zümre kalır. O sırada halk bunlardan dini ihtiyaçlarını
soracaklar. Onlar da (şahsi) rey ve arzularıyla cevap vererek hem halkı idlal (doğrudan hakikatten ayırmak) edecekler, hem de kendileri delalette kalacaklar.

(Sahihi buhari muhtasarı Tecrid-i sarih tercemesi/2174

İŞTE BU HADİS-İ ŞERİF BİZİM İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMUN ÖZETİDİR.

Eğer kuran ve sünnete tabi olursak ümmet olarak birliği beraberliği kardeşliği seçeriz ve şu ayeti kerimeyi düstur ediniriz de İnşallah birlik ve beraberlik içinde kurtuluruz.

‘’ Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düştünüz mü, hemen Allah(cc)'a ve Peygamberine arz edin onu, eğer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.’’

Nisa Suresi/59

Bizler ne zaman ihtilafa düştükse hep cahillere sorduk, akıllarına uyduk. Halbuki kuran ve sünnete göre çözüm arasaydık asla ayrılığa düşmezdik, çünkü hakikate tabi olurduk .

Bakınız Resulullah(sav) ne buyurmuşlar? Çözüm bundadır.
Ebu Hureyre (r.a)dan Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur. Zandan sakınınız. Çünkü zan sözün en yalanıdır. Kulak hırsızlığı yapmayınız. Gizli, mahrem konuları araştırmayınız. Birbirinizle yarışa tutuşmayınız. Birbirinize kıskançlık yapmayınız. Birbirinize kızmayınız. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah(cc)’ın kulları! Size emredildiği gibi kardeş olunuz. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, Ona haksızlık, (zulüm)etmez. Onu yalnız bırakmaz, onu küçük göstermez.

Şüphesiz Allah(cc) sizin ne şekillerinize ne de dış görünüşünüze bakar. O ancak sizin kalplerinize ve yaptığınız işlerinize(amellerinize) bakar.

Riyazüssalihin/ 1574

Basireti olan kalbine kulak verir, geçmişten ibret alır, dünya ve ahiretini kurtarır. Dünya hayatının süsüne aldanıp da Allah(cc)’ın emirlerinden ayrılmaz. Kalpleri kör olanların ardına düşmezler. Kendi gayesi için insanların canlarına kast etmez. İnsanları aldatmaz, zalimlerle dost olmaz, söz verdiği zaman da sözünde durursa işte o gerçek mümindir, basiret sahibidir. Allah (cc) tüm insanların basiretini açsın da kur-andan ders alsınlar.
Tefrikaya düşen milletlerden de ders alalım da ayrılığa düşmeyelim. Birlik zamanı bir olalım, kurtulalım. Çünkü Allah(cc)’ın Rahmeti ‘’BİRLİK’’tedir.

Dolayısıyla bulunduğumuz hal kendi istediğimize göre, bulunduğumuz duruma göre Yüce Rabbimizin bize verdiğidir. Tefrika ile ilgili yazdıklarımızı İstiklal Marşı şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy iki mısrada ne güzel anlatıyor.

‘’Girmeden bir millete tefrika düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’’

26 Mayıs 2017 Cuma

RAMAZAN AYI VE ORUÇ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

                                          وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ         

MÜBAREK RAMAZAN AYI TÜM İSLAM ELEMİNE            
                      HAYIRLARA VESİLE OLSUN 
                                   


                                                  RAMAZAN VE ORUÇ


Ey iman edenler oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.


Bakara Süresi/183


Size farz kılınan oruç, sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.


Bakara Süresi/184


 O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.


Bakara Süresi/185


Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.


Bakara suresi/187


De ki: Siz dininizi Allah(c.c)'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah(c.c) göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah(c.c) her şeyi hakkıyla bilendir.


Hucurat Suresi/16


Bu ayette Allah(cc) ın koyduğu dini değiştirenlere ve onun adına din tanzim edenlere ihtardır .


Bizim sahurumuzu kısıtlayan namazımızı vaktinden önce kıldıranlar bunun vebalini veremeyeceklerdir.


Resulullah efendimizin zamanında teleskop yoktu onlar tanyerine göre yiyip içiyorlardı onların oruçları sakatmı oldu da siz bizim oruçlarımızı  sağlam  etmek için mi  böyle bir uygulama başlattınız.Oruçlarımızı  teknolojiye bağladınız.korkum o ki sizler dinin helallerini haramlarınıda tıbba bağlarsınız sonrada tıp ve teknoloji dinini yayarsınız da müslümanları delalete düşürürsünüzde hesabını veremezsiniz.


Aşağıdaki hadisi şerif ise  onların ilmi durumlarını göstermektedir. Yani alim olmadıklarını göstermektedir.İşte sizler bu hadisi şerifteki delalatte olan ve delalete düşüren alimlersiniz.


ABDULLAH İBN-İ AMR radiyallahu anhuma  dan rivayete gore,


Nebi(sav)in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: Allah(cc)u Teala ilmi size ihsan buyurduktan sonra hafızanızdan söküp almaz. Lakin cemiyetin ilim adamlarını ilimleriyle beraber  cemiyet içinden alır. Artık kara cahil bir zümre kalır. O sırada halk bunlardan dini ihtiyaçlarını soracaklar. Onlar da (şahsi) rey ve arzularıyla cevap vererek, hem halkı idlal(doğrudan hakikatten ayırmak) edecekler, hem de kendileri delalette kalacaklar.


                                     Sahihi buhari muhtasarı Tecrid-i sarih tercemesi/2174


Ebu Hüreyre radiya-allahu anh-den


Resulullah sallalahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:


Oruç bir kalkandır.(oruçluyu insani ihtiraslardankorur)Oruçlu kötü söz söylemesin! Oruçlu kendisiyle itişip dalaşmak isteyene iki kez ben oruçluyum desin.


Ruhum yed-i kudretinde olan  Allah(cc) yemin ederimki,Oruçlu ağızın  kokusu  Allah(cc)teala indinde misk kokusundan daha temizdir.(Cenab-ı Hak buyurmuştur ki:) Oruçlu kimse benim(rızam) için yemesini,içmesini,cinsi arzusunu bırakmıştır.Oruç doğrudan doğruya bana edilen (riya karışmayan) bir ibadettir.Onun (sayısız)ecrini de doğrudan doğruya ben veririm.Halbuki başka ibadetlerin hepsi on misliyle ödenmektedir.


Tecr. Sar. terc./897


Ebu Hüreyre (ra)den 


Resulullah(sav) efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmişdir.


Ramazan-ı şerif girdiğinde Cennet kapıları açılır .Cehennem kapıları da kapanır.Bütün şeytanlarda zincire vurulur.


Tecr. Sar. terc./900


Ebu Hüreyre (ra)den


Resulullah (sav) efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmişdir:;


Kim yalan söylemeyi, ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa Cenab-ı hakO Kimsenin yemeyi içmeyi bırakmasına  hiç değer vermez.
Tec. Sar. Terc/901


Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kâbe'yi haccetmek, ramazan orucu tutmak."


 (Buhârî, Îman 1)


Yüce peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır


Ramazan ayına eriştiğinizde Oruca, hilalİ görünce oruca başlayın ve hilali görüncede orucu bitirin


Buhari kitab-ı  savm


ORUÇ:İbadet niyetiyle  sahurdan  iftar vaktine kadar,Yemekten içmekten cinsi münasebedten Nefsini men etmektir.


Ramazan  Orucu Hicretin  ikinci senesinde  Şaban  ayında farz kılınmıştır


Oruca niyyet etmek:Her hangi bir oruç olursa olsun kalben niyet edilirse olur niyet edilmese oruç olmaz Ramazan ayında ise sahura kalkmakta niyet etmek tir.Ancak niyet etmek şarttır.


Akşam iftar ederken şu duanın yapılması sünnettir.


Allahümme leke sumtu ve bike amentü ve aleyke tevekkeltü ve ala rızgıke eftartü ve sevmel ğadi min şehriramazane neveytü feğfirli ma kaddemtü vema ahertü


Anlamı:Allahım senin rızan için oruç tuttum  sana iman ettim sana güvendim senin verdiğin rızıkla iftar ettim(orucumu açtım)Ramazanın yarınki orucunada niyet ettim  benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla AMİN.


Oruç un farzolması nın  şartları:


1.İslam dinini kabul etmiş olmak(müslüman olmak)


2 akıllı olmak  yani aklı başında olmak (delişolanlara hiçbir ibadetin farz olmadığı gibi oruçta farzdeğildir)


3 Akıl baliğ: yani kendisini bilmek(erişkin olmak)


4 Ramazan ayında olmak (Ramazanın dışında tutulan oruçlar farz değil nafiledir)


5 Sağlıklı olmak özürlü olmamak(Doğuştan özürlü olanlar)


Orucu kazaya bırakmanın şartları:


1Yolcu olmak (seferi  yani evinin  yada memleketinin dışında olmak)Yolculuk müddetince tutamadıkları oruçlarını evlerine döndüklerinde kaza ederler tutarlar.


2 Geçici olarak hasta olamak(kadınların haiz hali,renkli,adetli)Hastalıklrı iyleşince oruçlarını kaza ederler tutarlar.


Kefaret nedir


Kefaret ramazan ayında orucunu kasten bozan kişiye verilen dini cezadırki  buna karşılık (60+1=61 günlük oruçtur birgün tutmadığı altmış günde cezadır)kefaret yalnız ramazan ayındaki oruç için dir. Nafile oruçlara uygulanmaz.Kefaret orucu tutmamanın değil orucu bozmanın cezasıdır.


Orucu bozan şeyler nelerdir:


1 Yemek


2 İçmek


3 Cinsi münasebette bulunmak


4 Oruçlu iken susuzluğu açlığı giderecek herhangi bir şeyi ağız dışından (iğne yada serumla almak) Hasta olanlar zaten oruçlarını kaza ederler oruçlu olupta hasta olmayanların böyle bir şey yapması orucu bozar)


5 Dişlerin arasında kalan nohut büyüklüğünde oln yiyecek


6 Ağız dolusu istifra etmek


7 Zevk için yapılan  şeylerde orucu bozar(sakız çiğnemek aşırı öpüşmek sevişmek ot kullanmak Sigara  enfiye esrar eroin alkol koklamak.)


Orucu bozmayan şeyler:


1 Unutarak yapılan hiçbirşey orucu bozmaz ancak takva bakımından kaza edilmesi sevabdır.


2 Göze ve kulağa damlatılnlar


3 Boğazdan içeri su kaçırmadan  boy abdesti almak(serinlemek maksadıyla olursa orucu bozar)


Tüm ibadetlerimizin esası Allah(cc) ın rızasını kazanmaktır dolayısıyla da ibadetlerimizde şüpheli oln her şeyden sakınmalıyız.


NAMAZ VAKİTLERİ


 İbn'i Abbas (r. a.) anlatıyor: Resülullah (s.a.v.) buyurdular ki: Cibril (a.s.) bana, Beytullah'ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincisinde öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde herşeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı.


Sonra Cibril (a.s.) bana yönelip:


Ey Muhammedl Bunlar senden önceki peygamberlerin (a.s) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır! dedi.


Tirmizî, Salât 1, (149); Ebü Dâvud, Salât 2, (393)

16 Mart 2017 Perşembe

BİRLİK ZAMANI

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

                            وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ                            

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

BİRLİK ZAMANI

Hamd; alemleri yaratan, yaşatan, koruyan, rızıklandıran Allah(cc)’a ve Selam; onun son peygamberi ve alemlere rahmet olarak gönderdiği habibi resulu MUHAMMED (sav)’e ve tüm peygamberlerine ve onların al ve ashabına ve Allah(cc)’ın tek ilah olduğuna ve Hz MUHAMMED(sav)’ in onun kulu ve son peygamberi olduğuna inanların üzerine olsun.

Tefrika: Ayrılık, bozuşma, ara açılması, nifak birlik ve beraberliğin bozulması. Birlik ve beraberliği sağlayan unsurların ortadan kaldırılması. Tabii olarak da nifak ve düşmanlıkların artma, ardından da bölünmenin başlaması. Tarihin yazılmasının sebeplerinden en önemlisi ondan ders almaktır. Tarihi bilmez ve ders alamazsa, o milletin birliğinin bozulması daha kolay olur. Onun için büyüklerimiz tarihinden ibret almayı ancak geçmişe takılıp kalmamayı tavsiye etmişlerdir. Geçmişe takılırsak geleceğimizi inşa edemeyiz.

Yaşadığımız asırda başımıza gelenlerin sebebi birliğimizi ve berberliğimizi kaybettiğimiz içindir. Önce mezheplere bölündük; yetmedi cemaatlere, o da yetmedi ırklara bölündük; her ırk kendine bir din ihdas etti. Böylece ne birlik kaldı ne de beraberlik. Sebebi ise Yüce peygamberimizin sünnetlerini terk edip, cahil zümrelerin ardına düşmemizdir. Hadis-i şeriflerde bize açıkça bildirilmiş olduğu halde ayrılığa düştük. Bir olan Allah(cc)’a, aynı kitaba, aynı Peygambere inanıyoruz, aynı kıbleye yan yana omuz omuza duruyoruz ama sıra birbirimizi desteklemeye gelince neden dinimizle alay edenlerin safındayız hiç düşünmez misiniz?
Nedeni gayet açık. Ekonomik çıkarlarımız, partimizin cemaatimizin tarikatımızın derneklerimizin çıkarları. Halbuki kuran’ın ayetiyle Resulullah (sav)’ın hadisiyle biz müminler kardeş ilan edilmişiz. O halde neden kardeşlerimizi değil de başkalarını destekliyoruz ?

Tarihe bakarsak insanların birlik ve beraberlik içinde yaşadıkları dönemlerde mutlu ve huzurlu olarak yaşadıklarını, birliklerinin bozulduğunda da en acımasız savaşlara maruz kaldıklarını görürüz. İnsanları birlik ve beraberlik içinde tutan ve yaşatan ana unsurlar vardır ki bunlar olmazsa birlikten ve beraberlikten eser kalmaz. Bu unsurlar birlik ve beraberliğin olmazsa olmaz unsurlarıdır.

Tarih boyunca olan büyük savaşların geçmişte de günümüzde de dört ana sebebi vardır. Birinci ve en önemli sebep Din, ikincisi ekonomi, üçüncüsü vatan, dördüncüsü dil ve bayraktır. Fakat savaşa gönderilenlerin temel birliğindeki ana unsur ise dindir. Hiçbir insanın bu unsurlardan birkaçı olmadan savaşa ikna edemezsiniz.. Mutlaka din merkezli bahaneleriniz olursa o zaman değişir. İşte bugün batının demokrasi götürme adı altında yaptığı DİN savaşıdır. Günümüzde herkes in kendinden de saklamaya çalıştığı ana unsur dinler savaşıdır.

Milletlerin inanç birliği o kadar önemlidir ki hiç bir millet kendi inancında olmayan sembolü bayrak yapmaz. Örnek Müslümanların bayrağında hilal, Hıristiyanların bayrağında haç, Yahudilerin bayrağında yıldız vardır. Hiç biri birinin bayrağını kabul etmez. Vatanına dikmez.

O halde birlik ve beraberliğin ana unsuru din ve bayraktır, ırktır, dildir. Üçüncü unsur, bu değerlerin yaşanacağı coğrafya yani vatandır ki Vatan olmazsa bu unsurlar yaşamaz yaşatılmaz. Bu unsurların toplamına hürriyet ve bağımsızlık denir. Hürriyeti olmayanın hiçbir şeyi olmaz. HÜRRİYETİ OLMAYANIN DİNİ OLMAZ.

Milletler her zaman bu unsurlar için savaşırlar. Onun için bir milleti yıkmak, asimile etmek için en önemli şart dini yok etmek, dini değerleri değiştirmektir. Dini değiştirmek için o dinin mensuplarını, inanç ayrılıklarına düşürmektir. Bu başarılırsa o milletin artık birliği dağılmış olur. Sonunu ancak Allah(cc) bilir.

Yüce Mevlamız bu tehlikeye karşı insanları uyarıyor.

‘’Dinlerini parça parça edip gruplara ayıranlar var ya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi yalnız Allah (cc)’a kalmıştır. Sonra Allah(cc) onlara yaptıklarını bildirecektir.’’
Enam Suresi/159


‘’Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın .Bunlardan ) her fırka , kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.’’
Rum Suresi/32

Dinlerini parçalayanların insanlara zararlı olduğunu ve bundan dolayı cezaya çarpılacaklarını da çok açıkça bizlere bildiriyor, ikaz ediyor, tavsiye ediyor ve uyarıyor.

Buyuruyor ki; ‘’Hep birlikte Allah(cc) ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah(cc)’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de, O gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kişiler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah(cc) size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.’’
Ali-İmran Suresi/103


Ayrılığa neden düşüyoruz? Birinci sebep dinimizi bilmiyoruz! Emirlerini bilmiyoruz! Çünkü batı üç yüz yıldır bizi dinimizden uzaklaştırdı. Nasıl yaptı bilmiyorsanız doğrusunu öğrenin. Ama yaşanan hayata bakarak öğrenin. İki sihirli kelimeyle bizi parçaladılar "demokrasi ve laiklik.’’

Demokrasi; özgürlük (azınlığın çoğunluğa tabi olması), laiklik ise din ile devlet işlerinin ayrı olması. Özgür olacaksınız denince dinimizi bıraktık özgürlüğü tercih ettik. O zaman dinimizle yasalar arsında bocaladık. Tam da batının istediği gibi olduk. İçimizdeki gizli adamlarıyla hemen din gayreti çığırtkanlığı, propagandasını başlattılar. Biz de din gayretiyle dinimizi kurtarma telaşına düştük. Demokrasinin özgürlüğüne sarıldık. Asıl işte o zaman tuzağa düştük. Neden derseniz partileşmeye başladık. Zaten yıllarca yapılan çabalarla ayrılmış olan din adamlarımızın her biri bir partiyi tuttu; biz de peşlerinden koştuk. Geçen zaman içerisinde biz birbirimize karşı savaşa başladık ve devletlerimizi yıktık, perişan ettik ama yine ders alamadık. Nedeni ise artık elimizde İslam adına sadece namazımız kaldı.
İslam’ın tüm değerlerini tüm hükümlerini partimizin ya da cemaatimizin liderinin sözünde gördük. Maalesef işte laik, demokratik, bölünmüş, parçalanmış ve dağılmış bir ümmet haline geldik.

ABDULLAH İBN-İ AMR radiyallahu anhuma dan rivayete göre:
Nebi(sav)in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: Allah(cc)u Teala ilmi size ihsan buyurduktan sonra hafızanızdan söküp almaz. Lakin cemiyetin ilim adamlarını ilimleriyle beraber cemiyet içinden alır. Artık kara cahil bir zümre kalır. O sırada halk bunlardan dini ihtiyaçlarını
soracaklar. Onlar da (şahsi) rey ve arzularıyla cevap vererek hem halkı idlal (doğrudan hakikatten ayırmak) edecekler, hem de kendileri delalette kalacaklar.

(Sahihi buhari muhtasarı Tecrid-i sarih tercemesi/2174

İŞTE BU HADİS-İ ŞERİF BİZİM İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMUN ÖZETİDİR.

Eğer kuran ve sünnete tabi olursak ümmet olarak birliği beraberliği kardeşliği seçeriz ve şu ayeti kerimeyi düstur ediniriz de İnşallah birlik ve beraberlik içinde kurtuluruz.

‘’ Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düştünüz mü, hemen Allah(cc)'a ve Peygamberine arz edin onu, eğer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.’’

Nisa Suresi/59

Bizler ne zaman ihtilafa düştükse hep cahillere sorduk, akıllarına uyduk. Halbuki kuran ve sünnete göre çözüm arasaydık asla ayrılığa düşmezdik, çünkü hakikate tabi olurduk .

Bakınız Resulullah(sav) ne buyurmuşlar? Çözüm bundadır.
Ebu Hureyre (r.a)dan Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur. Zandan sakınınız. Çünkü zan sözün en yalanıdır. Kulak hırsızlığı yapmayınız. Gizli, mahrem konuları araştırmayınız. Birbirinizle yarışa tutuşmayınız. Birbirinize kıskançlık yapmayınız. Birbirinize kızmayınız. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah(cc)’ın kulları! Size emredildiği gibi kardeş olunuz. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, Ona haksızlık, (zulüm)etmez. Onu yalnız bırakmaz, onu küçük göstermez.

Şüphesiz Allah(cc) sizin ne şekillerinize ne de dış görünüşünüze bakar. O ancak sizin kalplerinize ve yaptığınız işlerinize(amellerinize) bakar.

Riyazüssalihin/ 1574

Basireti olan kalbine kulak verir, geçmişten ibret alır, dünya ve ahiretini kurtarır. Dünya hayatının süsüne aldanıp da Allah(cc)’ın emirlerinden ayrılmaz. Kalpleri kör olanların ardına düşmezler. Kendi gayesi için insanların canlarına kast etmez. İnsanları aldatmaz, zalimlerle dost olmaz, söz verdiği zaman da sözünde durursa işte o gerçek mümindir, basiret sahibidir. Allah (cc) tüm insanların basiretini açsın da kur-andan ders alsınlar.
Tefrikaya düşen milletlerden de ders alalım da ayrılığa düşmeyelim. Birlik zamanı bir olalım, kurtulalım. Çünkü Allah(cc)’ın Rahmeti ‘’BİRLİK’’tedir.

Dolayısıyla bulunduğumuz hal kendi istediğimize göre, bulunduğumuz duruma göre Yüce Rabbimizin bize verdiğidir. Tefrika ile ilgili yazdıklarımızı İstiklal Marşı şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy iki mısrada ne güzel anlatıyor.

‘’Girmeden bir millete tefrika düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’’